Hermann Hesse’nin ‘Siddharta’ adlı kitabı bir dünya klasiği olarak sayılacak kitaplardan. Yazar’ın akıcı ve insanı içine çeken anlatım dili kitabı zaten elden bırakmaya imkan vermiyor. Ama Siddharta’da anlatılan hikaye bir çırpıda okumanızın esas sebebi.
Hakikati arayan iki insanın kesişen ve sonra ayrılan, ve yıllar sonra tekrar kesişen yolları… O yollarda biri içindeki ‘ben’ ile konuşurken, diğerinin sadece bir öndere bağlanması ve içindeki ‘ben’i susturması… Nihayetinde yıllar sonra, yaşlanmış bir halde tekrar karşılaştıklarında bütün o yılları ve yaşanmışlıkları, ardından gelen huzuru ve arayışı ikisinin de yüzünde bulmak mümkün hale geliyor.
Buddha’nın öğrencisi olmuş Govinda ile bütün müritlikleri reddetmiş ve aradığını kendi içine döndükçe bulmuş olan Siddharta’nın unutulmaz diyalogları…
- Bana bir şeyler söyle Siddharta! Belli ki sen hakikati bulmuşsun. Benimse yolum hala karanlık’’.
- Sana ne söyleyebilirim ki bir değeri olsun? Belki sâdece şunu söyleyebilirim: Gereğinden fazla aramışsın. Gereğinden fazla aradığın için de bir şey bulamamışsın. İnsan bir şeyi arayınca, sâdece aradığı şeyi görebilir; başka şey elde edemez. Çünkü sâdece aradığı şeyi düşünür. Aramanın anlamı bir şeye bağlı olmaktır, ama bulmanın anlamı özgür olmaktır. Sen ise ey değerli insan, belki gerçekten bir arayıcısın. Fakat hedefine ulaşmak için çabalarken, gözünün önündeki birçok şeyi göremiyorsun”.
Okurken insanı kendisiyle konuşturan kitaplara her zaman denk gelemezsiniz. Bir klasik sayılan Siddharta, işte o her zaman denk gelemeyeceklerinizden biri.