Milyonlarca insan bunu yapar, korku filmleri, korku kitapları ve perili evler ararlar. Korkmak için para ödüyorlar ve korkuyu satmak gittikçe karlı bir iş. 1996 yılında çıkan korku filmlerinin sayısı sadece 7 iken 2017’de 62’den fazla ve Stephen King’in şu ana kadar komik olmayan palyaço filmi “It” 40 milyondan fazla bilet satıldı ve 320 milyon dolar hâsılat elde etti. Ayrıca en iyi 24 korku filmi 100 milyon bilet satarak 600 milyon dolardan fazla para kazandı.
Korkunun Ardındaki Gerçekler: Korku Eğlenceli mi?
Korkunç bir etkinlik yaşamayı seçtiğimizde, onun kontrolümüz altında olduğunu kabul ediyoruz. Bir şeyler bizi şaşırtmaya başladığında tehlike uyaranları sempatik sistemi harekete geçirir. Kalp atış hızı, tansiyon ve nefesler artar, bedenlerimiz adrenalin, dopamin, oksitosin, endorfin ve daha fazlasıyla etki altındadır. Bazı durumlarda, istemeden çığlık atar veya diğer garip şeyleri yaparız. Hepsi tamamen doğal!
Bu korkunç şeyleri yaşamayı tercih ediyoruz? Aslında nedeni basit; hayatlarımızı daha anlamlı hissetmek ve anıları yapmak için. Korkunç bir şey yapmaya karar verirken bile, kendimiz için yarattığımız koruyucu çerçeve budur. Aklımızda, bu materyalle uğraşmak ve inançsızlığımızı ertelemek için açık davranıyoruz, rastgele yaşadıklarımızdan farklı bir deneyim yaratıyor. Bu bağlamda çığlıklar korku değil eğlenceli demektir.
Sempatik sinir sisteminizi harekete geçirmek için yeterince korkunç bir şey yapın (eninde sonunda güvende olacağınızı bilerek), bu kendinizi iyi hissettiren fiziksel bir sansasyondur. Zihniniz tamamen dağılmış duruma gelir ve senaryonun sonunda biyolojik düzeyde memnuniyet yaşarsınız, her şey normale döner. Bu çok rahatlatıcı dinlenme ve özüm dönemi, “biz güvendeyiz” demektir, yaşadığınız korkudan sıyrıldığınız güven hazzıdır.